Dış ticaret hedeflerimize ulaşmamızda araç olabilecek yeniliklere zemin hazırlayacak, onları kabuğunda barındıracak ve yeni istihdamların oluşmasına aracılık edecek bir yapılaşmadan bahsetmek istiyorum. 4 Aralık 2017 yılında İTÜ Teknokent’in web sitesinden gelen habere göre; Otomotiv sektöründe Ar-Ge faaliyetleri yürüten, ileri teknoloji iyileştirmelerini sağlayan şirketler veya girişimler ARI-7 yapısı altında yeni bir binada toplanacaklar. Total olarak 65.000 m2 gibi bir alana yayılacak yapının önümüzdeki yıl olan 2020’nin ikinci döneminde bitirilmesi bekleniyor.
Küresel anlamda üretimin artması nedeniyle dış ticaretin hızlanması beklenirken, dış ticaret üzerinde beklenmedik siyasi, parasal ve farklı çıkar ilişkileri nedeniyle işlem hızlarının yavaşladığı bir dönemdeyiz. Ülkemiz tüm bu zorluklara rağmen yerleşik olan otomotiv sektörünün sayesinde Uluslararası Motorlu Araç İmalatçıları Örgütü’nün vermiş olduğu veriler doğrultusunda 2018 yılında 1 milyon 550 bin motorlu araç üreterek küresel sıralamada 15. olarak yer aldı. Önceki yıla göre sıra kaybı yaşamamız veya üretilen araçların ihracatındaki sayısal düşüşün sürdürülebilir olmaması beklentileri Ar-Ge çalışmaları alanında yenilikleri yapmaya bizleri iter gibi.
Eğer kendi otomobil markamızı ve yan sanayisini kuramıyorsak, Ar-Ge faaliyetlerinde bulunmalı ve küresel markaların güçlü tedarikçileri içerisinde yer almalıyız. Sayısal verilerin iyileştirilmesi, dış ticaretin hacim kazanması ve iç ekonomiye ihracat sayesinde döviz girişi ancak bu yolla olabilir. Dünyanın en fazla ar-ge harcaması yapan otomotiv şirketi olan Volkswagen yaklaşık 13 milyar euro’luk bir ar-ge bütçesi kullandı. AB’de onu yaklaşık 6’şar milyar euro ile Daimler-Benz ve BMW izledi. Ar-ge’nin kaliteli ürüne, kaliteli ürünün de çevresinde bir ekosistem oluşturarak bir kaldıraç etkisi yarattığı aşikar. Uzun sözün kısası, ar-ge’ye ne kadar yatırım yaparsanız dış ticarette ve ulus ekonomisinde o kadar büyüyorsunuz. İTÜ gibi teknokent yapılanmaları sayesinde girişimlerimiz kümelenerek başarılı olabilir ve kümelenmiş şirketlerin denetimi daha kolay yapılabilir.
Şahsi beklentim gençlerimizin duyulması ve bu alana geçiş yapmak isteyen gençlerin eğitimlerinde sektör veya derneklerin bir araya gelerek akademi oluşturmalarıdır. Ancak kendi akademilerinde geleceğin beklentilerini karşılayabilecek yenilikteki eğitimi gençlerimize maliyeti düşük ve geniş bir kitle ile ulaştırabilirler. Aynı gemideyiz, ulusumuzun refahı için çok çalışmalı ve fedakarlıkları göze alarak eyleme dönüştürmeliyiz.